8 Şubat 2009 Pazar

Çocuklarımızı Bulaşıcı Hastalıklardan Nasıl Koruyalım ?

Çocukluk çağı, insanların bulaşıcı –enfeksiyon- hastalıklarına en sık tutuldukları dönemdir ve son yıllarda, gerek bu alanda kullanılan ilaçlar, gerekse alınan genel önlemler sayesinde bulaşıcı hastalık sıklığı, özellikle gelişmiş ülkelerde belirgin derecede azalmıştır. İçme ve kullanma sularının temizliği ile tifo ve kolera gibi öldürücü hastalıkların kontrol altına alınması, yaygın aşılama ile çiçek hastalığının tümüyle ortadan kaldırılması sağlanmış, çocuk felci hastalığı ise yok edilme aşamasına gelmiştir. Bu arada, ülkemizin, Dünya sağlık Örgütü kaynaklarına göre 1999 yılında dünyada çocuk felcinin hala görüldüğü birkaç yerden biri olduğunu belirtmek, hala gerek genel olarak devletin, gerekse anne babaların dikkatli davranması gerektiğini göstermektedir.

Ancak, evde alınan basit önlemlerle, özellikle mide barsakları etkileyen enfeksiyonlara karşı başarı kazanmak mümkün olsa da, solunum yollarını etkileyen bulaşıcı hastalıklara karşı alınan önlemlerin başarı şansı daha azdır.
Bulaşıcı Hastalıklar Nasıl Yayılır?
Burun , ağız ve göz salgıları, solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşmasına yol açan temel kaynaktır. Ellerin ağıza ve buruna götürülmesi ve öpüşmek, hızla yayılmaya neden olur. Bebekler ve küçük çocuklar genelde herşeye elleriyle dokunur ve ellerini ağızlarına götürürler. Bir de buna ülkemizde çocukları öpme ve öpüşmenin geleneksel olarak yaygınlığını eklerseniz, varılan sonuç daha kötü olacaktır.
Öksürük ve hapşırık sonrası havaya yayılan damlacıklar, bir süre havada asılı kalarak, yayılıma neden olurlar.
İshal ve sarılık gibi hastalıklar, kakayla bulaşmış ellerin ağıza götürülmesi yoluyla bulaşır. İdrarın aksine, kakada çok sayıda bakteri bulunur.

Ülkemizde, pişmeden yenen sebzeler –marul, taze soğan, maydanoz vb.- pis sularla sulanabilmekte ve bu tür gıdaların normal musluk suyuyla yıkanması, yeterli temizliği sağlamamaktadır


Döküntülü hastalıklardan kimileri –örneğin suçiçeği- içi suyla dolu kabarcıklarda bulunan mikroorganizmalarla bulaşır. Ancak her döküntülü hastalık cilt temasıyla bulaşmaz.
Pişmemiş et, oldukça yüksek oranda -%20-50- bakteri bulundurur, çiğ yumurtanın hastalık bulaştırma riski %1 den azdır.
İyi yıkanmamış biberon vb malzemeler, solunum ve mide barsak hastalıklarının yayılımında önemli yer tutar.
Tarak, fırça, şapka gibi eşyalar da, bulaşıcı cilt hastalıkları açısından önemlidir.
Sayfa başına dön
Evde alınabilecek önlemler:
El yıkama: Önceleri, el yıkamanın sadece mide barsak hastalıklarını önlemede etkin bir yöntem olduğu düşünülürdü, oysa artık, solunum yolu enfeksiyonlarının da yayılımının bu yolla belirgin derecede azaldığını biliyoruz. Sabun kullanılmasa bile, ellerimizi sadece suyla yıkayarak bir ölçüde yarar görürüz.
· Tuvalet sonrası,
· Bebeklerin altlarını değiştirdikten sonra,
· Nezle, grip vb durumlarda burun silinmesinin ardından,
· Akvaryum suyuna dokunulduktan sonra, eller mutlaka yıkanmalıdır
Özellikle tuvalet sonrası çocukların el yıkaması mutlaka denetlenmeli, kreş ve gündüz bakım evlerinde bu konu üzerinde çok daha hassasiyetle durulmalıdır.
Gerekli yerlerin dezenfektan maddelerle temizlenmesi: dezenfektan maddeler, bakterilerin çoğunu öldürür. Özellikle, bebeklerin alt değiştirme yerlerinin, oyuncaklarının, biberon, tabak, bardak vb. malzemelerin dezenfekte edilmesi, barsak hastalıklarının yayılımını büyük ölçüde sınırlandırır. Üst solunum yolu enfeksiyonu geçirenlerin burun salgılarının bulaştığı yerlerde, viruslar 6 saate kadar canlı kalabilirler.
Çocukların kendi ağız ve burunlarına dokunmalarının engellenmesi: Bu önlem solunum yolu enfeksiyonlarının yayılımını sınırlandırır, ancak bebeklerde bunu sağlamak pratikte olanaksızdır. Burundan sonra göze götürülen eller, gözde enfeksiyon gelişmesine ortam hazırlarlar.
Çocukların yanında sigara içilmemesi: Sigara dumanı, soğuk algınlığı, öksürük, kulak iltihapları ve astım gibi solunum yolu hastalıklarının şiddetini artırır.
Çocukların hayvanları öpmelerinin önlenmesi: Hayvanlarla çok yakın temas, paraziter hastalıkların yayılımına neden olur. Hayvan sevmeyi elle sevmek ve ardından el yıkamayla bütünlersek, yeterli önlem almış oluruz.
İçme suyunun temizliğine özen gösterilmesi: Sağlık bakanımızın bile, içtiği su yoluyla tifoya yakalandığı haberinin basında yer aldığını düşünürsek, içme suları konusunda titiz olmalıyız. Kapalı ambalaj içinde satılan her su yeterince denetlenmemiş olabilir. 10 litre içme suyu içine 25 damla çamaşır suyu damlatarak, kolera dahil su yoluyla bulaşan her hastalığa karşı önleminizi almış olursunuz.
Etlerin iyi pişirilerek yenmesi: İyi pişmemiş etler, ishale yol açan bakterileri barındırırlar. Çiğ etler, pişmeye hazırlandıktan sonra, eller ve çiğ etin temas ettiği, kesme, tahtası, bıçak, tabak gibi malzemeler çok iyi yıkanmalıdır. İçleri iyi pişmemiş –kırmızı görünümlü- et çocuklara yedirilmemelidir. Etler pişirildikten sonra, çiğ iken içinde tutuldukları tabak içinde kesinlikle servis yapılmamalıdır.
Et ve et ürünlerini üzerinde kesmek için, tahta değil plastik maddeler kullanın: Mikroorganizmalar, tahta yüzeylerden yeterince temizlenemezler. Temizlik açısından plastik maddeler daha güvenlidir.
Çiğ yumurta yemekten sakının: Yumurta sarısı katı pişmiş olmalıdır. Aksi takdirde, yumurta içinde varolan olası bakteriler ölmeyecektir. Şunu da ekleyelim ki, yumurta yoluyla mikrop alma riski %1 den azdır.
Pişirilmeden yenen gıdaların yıkanmasına özen gösterin: Marul, taze soğan, domates vb. çiğ yenen gıda maddeleri, özellikle yaz döneminde 1 litre su içine 30 damla çamaşır suyu damlatarak klorlanmış su içinde 30 dakika bekletilmelidir.
Olabildiğince küçük çocuk bakımevi-kreşleri tercih edin: Kendi evlerinde bakıcılar tarafından bakılan çocuklar, enfeksiyon açısından an düşük risk altındadırlar. Kreşdeki çocuk sayısı arttıkça, risk artar. Soğuk algınlığının özellikle 1 yaşına kadar önemli komplikasyonlara yolaçtığı gerçeğinden yola çıkarak, mümkünse 0-1 yaş grubu bebekleriniz için kendi evinizde bakıcıyı, kreşlere tercih edin.
Menenjitli ya da hepatitli hastalarla temas sonrası mutlaka hekime başvurun: Özellikle 4 yaş altı çocuklarda antibiyotik kullanarak, kimi tür menenjitlerin gelişimi önlenebilir. Benzer şekilde, hepatitle temas sonrasında da, kullanılabilecek ilaçlar vardır, bunu mutlaka bir çocuk hekimiyle görüşün.
Çocuklarınızın gerekli aşılarının yapılmış olduğundan emin olun: Ciddi enfeksiyonlara karşı aşılı olmak son derece önemlidir. Ne var ki, ülkemizde bu konuda ciddi ve standard bir uygulama yoktur. Her çocuk hekimi, kendine göre bir aşılama şeması uygulamakta, dünyanın bir çok ülkesinde zorunlu olan aşılar, Türkiye’de zorunlu değildir. Bu durum özellikle HIB aşısı için geçerlidir; HIB aşısı, 0-4 yaş arası çocuklarda, önemli bir menenjit türünü %90 oranında önleyebilmektedir. Her hekim ziyaretinde aşı kartınızı hekime gösterip, eksik aşısı olup olmadığını sorun. Bir diğer nokta da, bu yolla, aşılama protokolünde olabilecek değişikliklerden zamanınızda haberiniz olacaktır.
Çocuğunuzu tümüyle izole etmeye çalışmayın: Aile içi tecrit konusu tartışmalıdır. Çocukta hastalık belirtileri ortaya çıktığında, artık etken mikroorganizma, diğer aile bireylerine de çoktan bulaşmıştır. Zaten bir çocuğu aynı ev içinde tümüyle izole etmek de pratikte olanaksızdır.
Sayfa başına dön
Sık Hastalanan Çocuk
6 yaşından küçük çocuklar, yılda ortalama 6-8 kez soğuk algınlığı geçirirler. Bu sayı 2-3 yaş grubunda, özellikle o yıl kreşe başlanmışsa, çok daha artar. Bundan kurtulmak mümkün mü? Evet! Çocuğunuz, diğerleri gibi büyüyecek, ve hastalanma sayısı yılda 1-4 arasına düşecek!
Çocuklarda soğuk algınlığı ve "üşütme"ye yol açan ikiyüzün üzerinde virüs vardır. Bir hastalığa yol açan virüs, aynı vücutta bir kez daha hastalık yapmaz. Her bir virüsün, hafiften ağıra değişik belirtileri ve bulguları vardır. Bir virüs, örneğin rinovirüs, hafif bir burun akıntısıyla sınırlı kalan belirti verirken, bir başkası, örneğin influenza virüsü, ateş, halsizlik, eklem ağrıları gibi ciddi hastalık hali oluşturabilir. Başka kimi virüsler, bulantı, kusma, ishal gibi sindirim sistemini ilgilendiren belirtiler verir.
Çocukların hastalanması, virüslerle de sınırlı değildir. Bir virüsün etkisiyle zaten hasta olan çocuk, orta kulak iltihabı yada bronşit gibi bakteriyel ikincil enfeksiyona yakalanır. İşte her fırsatta çocuğumuza içirdiğimiz şişelerce antibiyotik, sadece bu durumda -bakterilerle oluşan ikincil enfeksiyon varlığında- gereklidir. Virus enfeksiyonlarını antibiyotik tedavi edemez, bu tür enfeksiyonlar, kendi kendine geçer. Yapılacak tek iş, çocuğu rahatsız eden bulguları azaltıp onu rahatlatacak ilaçlar kullanmaktır. Bol bol dinlenme ve bol sıvı alımı, en az ilaç alımı kadar önemlidir.
Sayfa başına dön
Çocuğumuza grip aşısı yaptıralım mı?
Grip mevsimi geldi! Çevremizde bol bol hapşıran, aksıran, öksüren insanlar görmeye başladık bile. Aralık- Ocak ayına doğru, bu görüntüler daha da artacak hiç şüpheniz olmasın.Çözüm olarak, aklımıza ilk gelen grip aşısı oluyor. Peki, çocuğumuza grip aşısı yaptıralım mı? Cevabımız, aşağıda sıralayacağımız istisnalar dışında "hayır" olacak.
Kimlere grip aşısı yapılmalıdır?
Grip aşısı, 6 ayını doldurmuş olmak kaydıyla, aşağıdaki durumlarda yapılmalıdır:
Astım gibi süregen akciğer hastalığı olan çocuklara
Kalp ve kronik böbrek hastalığı olan, orak hücre anemisi adlı kan hastalığı olan çocuklara,
Şeker hastalığı olanlara,
AIDS virüsü taşıyanlara,
Aspirin tedavisi görenlere,
Bağışık sistemi zayıflatan ilaçları kullanmak zorunda olan çocuklara
Yukarda sıralanan sorunları olan çocuklarla sık sık birarada olanlara
Rutin takip sırasında geçirilen hastalıklar nedeniyle çocuk doktorunun aşı yapılmasını gerekli gördüğü çocuklara.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder