15 Şubat 2009 Pazar

F.ELEKTRONİK TİCARETTE TÜKETİCİNİN KORUNMASI

F.ELEKTRONİK TİCARETTE TÜKETİCİNİN KORUNMASI
Mevcut elektronik ticaret uygulamalarında, hileli ve aldatıcı davranışların oranı gittikçe artmaktadır.

Tahminlere göre elektronik ticaret işlem hacminin % 10'u hileli davranış şeklinde gerçekleşmektedir.

Bu da göstermektedir ki, tüketicilerin elektronik ticaretle hayatları kolaylaştığı kadar, zarara uğrama

riskleri de o oranda artmaktadır. İnternet aracılığı ile ticaretin kendine has özellikleri ve sınır-ötesi yapısı nedeniyle

tüketicileri hileli ve aldatıcı davranışlara karşı korumak da o derece zorlaşmaktadır. Satıcının tüketicinin bulunduğu

ülke dışında bulunması halinde, tüketici satıcı hakkında sağlıklı bilgilere sahip olamamaktadır. Tüketici satıcının

ülkesindeki tüketiciyi koruyucu mekanizmaları bilse dahi, örneğin; uluslararası telefon görüşmelerinin, dava açma

ve takip etmenin maliyeti, dil problemleri ve başka nedenlerden dolayı hak arama konusunda engellerle karşılaşacaktır.

Sistemin özelliğinden dolayı, kimi zaman satıcının hangi ülkede olduğunu tespit etmek ve satıcıyı bulabilmek mümkün

olamayacaktır. Tüketici ve satıcının birbirlerinden uzakta olması, işlemin bazen sınır ötesi olması ve hatta birbirlerinin

nerede olduğu konusunda bir bilgiye sahip olmamalarının mümkün bulunması nedeniyle, bir araya gelerek sorunların

çözülmesi zor, hatta imkansız görünmektedir. Bu nedenle, uyuşmazlıkların çözümü ve tazmin mekanizmalarının

oluşturulması elektronik ticaretin geleceğini etkileyen en önemli konulardan birisi olacaktır. [1]

Uyuşmazlıkların çözümü ile, satıcının karşısında alıcının zarara uğramaması yönünde elektronik ticarette

satıcının yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hakkındaki yukarıdaki açıklamalarımızla Türk Mahkemelerinde Türk

Hukukuna tabi satıcılara dava açmak olanağı kolayca kullanılır. Satıcıların veya alıcıların farklı ülkelerde olmaları halinde

de F bendindeki açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlıklar dava yoluyla çözümlenebilir.

Burada devreye giren bir başka koruma mekanizması da “tüketicilerin korunması” kurallarıdır.

Avrupa Birliği’nde internet yoluyla yapılan tüm işlemler, mesafeli sözleşme (distance conract) olarak nitelenir.

Bu konuya yasal düzenlemeye kavuşturmak amacıyla, AB’de 20 Mayıs 1997 tarihinde “Mesafeli Sözleşmelerde

Tüketicinin Korunması” isimli bir Direktif çıkarılmıştır. Bu Direktif uyarınca, satıcı veya hizmet sunanın, sözleşme

kurulmadan önce, belli konularda tüketiciye ayrıntılı bir bilgi vermesi ve bunu yazılı olarak da göndermesi zorunludur.

Verilecek bilgiler arasında, satılan malların ya da sağlanan hizmetin niteliği, ödeme miktarı ve koşulları, satıcı yada

hizmet sunanın açık kimliği ile adresi, yaptığı icap ve belirlediği fiyatın geçerli olacağı süre, ürün teslimatının nasıl

yapılacağı ve ödenecekse teslim (posta) bedeli, tüketicinin sözleşmeyi feshetme koşulları gibi bilgiler sayılabilir.

Ayrıca direktif ile tüketiciye, herhangi bir neden ileri sürmesi ve cezai şart ödemesi gerekmeksizin, 7 iş günü içinde

sözleşme yapma konusundaki geri alma hakkı tanınmıştır. Sözleşme akdedildikten sonra en geç 30 gün içinde,

tüketiciye malın ulaştırılması ya da hizmetin sunulması gerekmektedir.[2]

Hukukumuzda 1995 yılından bu yana Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlüktedir. Ancak Kanun’da

mesafeli sözleşmelere ilişkin herhangi bir hüküm bulanmamaktadır. Kısaca özetlemeye ve ana hatlarını belirtmeye

çalıştığımız AB Direktifi de dikkate alınarak, Kanun’a bu yönde hükümler eklenmesi kanımızca zorunludur. Bununla

birlikte, belirttiğimiz değişiklik sağlanıncaya kadar, mevcut hükümlerden yararlanılarak, mesafeli sözleşmelerde,

dolayısıyla internet yolu ile yapılan işlemlerde, tüketicinin korunması için çaba gösterilmelidir. [3]

Türk Hukukunda şu an uygulanan duruma bakarsak; tüketicilerin giriştikleri hukuki işlemlerde, bu işlemin internet

ortamında yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın korunmaları esastır. Eğer satıcının karşısındaki kişi son kullanıcı olan

tüketici ise,yukarıda satıcının yükümlülükleri kısmında belirttiğimiz Borçlar Kanunu kurallarından önce tüketiciyi bu

kurallara nazaran daha fazla koruyan Tüketicilerin Korunması Hakkındaki Kanun (TKHK) hükümleri uygulanır. Bu Kanun’da

hüküm bulunmayan hallerde ise yukarıdaki Borçlar Hukuku kuralları TKHK hükümlerini tüketicilerin hakları açısından

tamamlar.

Kanun’un tanımlar başlıklı 3.maddesi, “bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya

tüketen gerçek veya tüzel kişiyi” tüketici olarak tanımlamıştır. Bu Kanun kapsamında son kullanıcı tüketicidir.

Tüketiciler, internet yoluyla, toplu katalogdan alışveriş yapıyormuş gibi, günlük alışverişlerini yapabilme ve maddi mal

ya da hizmet sağlamanın yanı sıra ; gayrimaddi malları da alabilirler. Dijital ürün olarak da adlandırılan bu mallar ; veri,

yazılım, müzik gibi fiziki varlığa sahip olmayan ve bilgisayardan bilgisayara download yöntemi ile aktarılan mallardır.

Acaba bu “gayrimaddi” mallar hukukumuz açısından “eşya” olarak kabul edebilir miyiz? Türk Eşya Hukuku ilkeleri

bakımından, eşyanın mutlaka fiziki bir varlığa sahip olması gerekir. Dolayısıyla dijital ürünlerin eşya kapsamında

değerlendirilmesi ve bir satım sözleşmesine konu olması mümkün gözükmemektedir. Kanımızca dijital ürünlerin

tüketiciye iletilmesi, hizmet sağlama (sunma) kapsamında değerlendirilebilir.[4]

Burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu, tüketiciye ayıplı veya açıklanan niteliğe aykırı malların verilmesi

halinde hak arama süresidir. 4077 sayılı TKHK’nun 4. maddesi uyarınca gizli ayıba karşı tüketiciler malın tesliminden

itibaren iki yıl içinde dava açabilirler. Yine satıcı, belirlenen kullanım ömrü süresince tüketiciye tamir-bakım yedek parça

ve servis hizmetleri sunmak zorundadır. Aldığı ürün veya hizmette ayıp veya nitelikte ve miktarda eksiklik sorunu

yaşayan bir tüketicinin yine Kanun’un 4.maddesinde yer alan dört seçimlik haktan birini malın kendisine tesliminden

itibaren 15 gün içinde kullanması mümkündür.

-Bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini,

-Sözleşmenin feshi ile ödediği bedelin iadesini,

-Ayıbın neden oluğu değer kaybının bedelden indirilmesini,

-Ücretsiz olarak tamirini istemek.

Kanun’a göre; alıcı bu dört tercih hakkından birini kullandıktan sonra satıcı buna uymakla yükümlüdür.

Sözleşmenin feshi tercihinde Yargıtay, satıcının zararı ile alıcının yararı arasında büyük orantısızlık varsa veya ayıplı ya

da eksik mal çok az giderle onarılıyor ve tamamlanabiliyorsa ve olayın koşulları haklı göstermiyorsa “yargıç fesih yerine

bedelden indirim yapabilir” diyerek satıcıyı da himaye etmiştir. Yargıtay’a göre, yargıç, bedelden indirimde ayıplı mal ile

ayıpsızı arasındaki fark oranını hesaplar ve bu oranı satış bedeline uygulayarak yüzde hesabı ile indirim miktarını tespit

eder. Birkaç parça mal satımında, eğer alıcı önemli bir zarara uğramıyorsa sadece ayıplı mal için fesih hakkı kullanılır.

Ana mala bağlı bir ek maldaki ayıp için fesih hakkı ana malı da kapsar biçimde kullanılamaz. Ancak ana maldaki ayıptan

dolayı fesih hakkı eklerini de kapsar.[5]

Ayıplı mal alıcının da kusuru ile zarara uğramış veya alıcı malı başkasına devretmiş yahut malı işleyerek biçimini

değiştirmişse sözleşme feshi isteyemez, sadece ayıp oranında satış bedelinin düşürülmesini isteyebilir.

Ayıplı hizmetler yönünden tüketicinin kısmen faydalanabilmesi halinde tüketici hizmetin yeniden görülmesini veya

bedelden indirim ister.

Ayıplı malın değiştirilmesi, biri diğerinin yerine geçebilen misli eşyalar olan mesela yüz kilo mercimek, bir çanta, bir

bilgisayar programı gibi mallar için söz konusudur. Biri diğerinin yerine geçmeyen mallar olan eşşiz bir antika, ölçüye

göre yapılan dolap gibi mallarda değiştirme yapılmaz. Fesih ya da bedel indirimi istenir.[6]

Öncelikle belirtelim ki, bir tarafı son kullanıcı veya tüketici olmayan tüccarlar arasındaki ticari satımlarda satıcının ayıptan

sorumlu olmayacağı sözleşme ile sağlanabilirse de, AB Direktifleri doğrultusunda tüketiciye yapılan satışlarda bu sorumluluk

sözleşme ile azaltılamaz ve kaldırılamaz.Tüketiciler açısından bunun tek istisnası TKHK’nun 4. maddesine göre,

kullanılmış, tamir edilmiş ve ayıplı mal üzerine satıcının “özürlüdür” ibaresini içeren etiket koyması halidir. Sadece

ayıplı mal satan veya satış bölümünün bir kısmını ayıplı mallara ayıran işletmelerin böyle bir etiket zorunluluğu yoktur.

Bu hallerde satıcının ayıptan sorumluluğu olmaz.

TKHK’nun 5. maddesi tüketicilere satıştan kaçınılamayacak halleri düzenlemektedir. Buna göre; üzerinde
"numunedir" veya "satılık değildir" ibaresi bulunmayan bir malın;ticari bir kuruluşun vitrininde,rafında veya açıkça
görülebilir herhangi bir yerinde teşhir edilmesi,onun stokta bulunduğu anlamına gelir. Satıcı teşhir ettiği malların satışından
kaçınamaz. Satılmadığı halde satılmış gibi gösteremez. Hizmetlerin satışından da haklı bir sebep olmaksızın kaçınılamaz.


Satıcı,bir mal veya hizmetin satışını,o mal veya hizmetin kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı,ebat veya süresi kadar
satın alınması ya da başka bir malın veya hizmetin satın alınması koşuluna bağlı kılamaz. Malın ya da hizmetin belli
miktar,sayı,ebat ya da süre koşuluyla satılması, teamül,ticari örf veya adetten ise,satıştan kaçınılabilir.


TKHK’nun 6. maddesi tüketicilere taksitle satış hallerini düzenlemektedir. Buna göre; taksitli satışlarda;
tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeme hakkına sahiptir.Tüketici aynı zamanda,bir taksit miktarından az
olmamak şartıyla bir veya birden fazla taksit ödemesinde bulunabilir.Her iki durumda da satıcı,ödenen miktara göre
gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür. Satıcı,taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan
borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa,bu hak;ancak satıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması
durumunda ve tüketicinin ifa edilmemiş bir ediminin üzerinden en az dört hafta geçmiş olması ve satıcının en az bir haftalık
bir süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması koşullarıyla kullanılabilir.Taraflarca belirlenen ve tüketiciye yazılı
olarak bildirilen mal veya hizmetin toplam satış fiyatı hiçbir şekilde artırılamaz.Taksitli satışlarda satıcı; mal ve hizmetlerin
peşin satış fiyatı,


vadeye göre faiz ile birlikte ödenecek toplam satış fiyatı, faiz miktarı,faizin hesaplandığı yıllık oran ve gecikme faizi oranı,
ön ödeme tutarı ve ödeme planı bilgilerini yazılı olarak bildirmek ve taraflar arasında aktedilen sözleşmenin bir
nüshasını tüketiciye vermek zorundadır.


Kanun’un 7. maddesi kampanyalı satışları düzenlemiştir. Kanuna göre; gazete, radyo, televizyon ilanı ve
interneti de kapsar biçimde diğer yollarla halka duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçi kabul etmek suretiyle ve
malın veya hizmetin bilahare teslim edilmesi veya yerine getirilmesi vaadiyle yapılan satışlarda, ilan ve taahhüt edilen mal
ve hizmetlerin teslimatının zamanında yapılmaması, fiyat,nitelik ve miktarında anlaşmalara aykırı davranılması
durumunda, satıcı, bayi, acenta, temsilci,imalatçı-üretici ve ithalatçı müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Kampanyalı satış olarak nitelendirilemeyen ancak,malın veya hizmetin bilahare teslim veya yerine getirilmesi koşuluyla
yapılan her türlü satışlar da birinci fıkra hükmüne tabidir.


Kampanyalı satışlarda satıcı,taksitli satışlarda belirtilen bilgilere ek olarak,"kampanya bitiş tarihi" ve "malın ya da hizmetin
teslim veya yerine getirilme tarih ve şekli"ne ilişkin bilgileri de yazılı olarak vermekle yükümlüdür.


Ayrıca 4077 sayılı Kanun’un 8 ve 9 uncu maddeleri kapıdan satışları düzenlemektedir. Aynı zamanda Kanun’un

uygulamasını göstermek amacıyla çıkarılan Kapıdan Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ ve Kanun’un

ilgili maddelerine göre kapıdan satış ; işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları, dışında önceden mutabakat olmaksızın

tüketicilerin evinde veya işyerinde yapılan satışlar ile toplantı veya katalogdan seçim yolu ile yapılan satışlara ve de

mesafeli satışlara denmektedir.[7] Bu açıklamalardan hareketle internet yolu ile yapılan satışlar da bir anlamda kapıdan

satış olarak kabul edilmektedir ve satıcının kurallara aykırı davranışında alıcının TKHK’daki seçimlik haklardan birini

seçmesi olanağı elde edilmektedir.. İlgili Bakanlık tarafından tüketicilerin internette yaptıkları alışverişler ile ilgili şikayetleri

de 4077 sayılı Kanun kapsamda değerlendirilmektedir.

Bu tür satışlarda;tüketici,yedi günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı,kabul veya hiçbir gerekçe
göstermeden,reddetmekte serbesttir.Satıcı almış olduğu bedeli,kıymetli evrakı ve tüketiciyi bu hukuki işlemden dolayı
borç altına sokan her türlü belgeyi,cayma bildiriminin kendisine iadeli taahhütlü mektup ya da noter aracılığı ile ulaşması
veya bizzat teslim edilmesi tarihinden itibaren 10 gün içerisinde tüketiciye iade etmekte ve 20 gün içerisinde de malı almakla
yükümlüdür. Tüketici,malı kendisine teslim anındaki durumu ile geri vermekle ve kullanım söz konusu ise,kullanma dolayısıyla
malın ticari değerindeki kaybı tazminle yükümlüdür.Malın tüketicinin zilyedinde bulunması,başlı başına bir değer
azalmasını ifade eder. Mal veya hizmetin iadesi imkansızlaşmış veya amaca aykırı hale gelmişse tüketici,bu mal veya
hizmetten sağladığı fayda kadar bir bedeli satıcıya ödemekle yükümlüdür. Satıcının mal veya hizmeti işyeri dışında
satışa sunması,teamül,ticari örf veya adetten ise,bu madde uygulanmaz.


Tüketiciyi koruma yönünde Kanun’daki en önemli düzenleme 9. maddededir. Bu düzenlemeye göre;
kapıdan satışlarda satıcı, hazırladığı sözleşme, fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte en az 12 punto siyah koyu
harflerle yazılmış "Tüketicinin hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin
yedi gün içerisinde malı reddederek alım-satım işleminden cayma hakkının var olduğunu ve cayma ihbarının
satıcıya bildirimi tarihinden on gün içindede tüketicinin vermiş olduğu bedelin,kıymetli evrakın ve tüketiciyi
bu hukuki işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgenin satıcı tarafından iade edileceği"ni bildiren bir
belgeyi;sahip olduğu hakların kendisine anlatıldığını, cayma hakkını açıklayan belgenin kendisine teslim edilip satıcının
açık adresinin bildirilmiş olduğunu beyan eden ve tüketici tarafından da imzalanmış olan bir tutanak karşılığında
tüketiciye vermekle yükümlüdür. Satıcı tüketiciden almış olduğu imzalı belgeyi bir uyuşmazlık halinde mahkemeye ibraz
etmekle yükümlüdür. Satıcının bu belgeyi ibraz edememesi ya da ibraz etmemesi halinde, satıcının bu belgede belirtilmiş
olan borçlarını yerine getirmemiş olduğu kabul edilir.


Ancak cayma bildirim belgesinin nasıl verileceği ve verilip verilmediğinin nasıl belgeleneceği çözülmesi gereken bir

sorunudur. Bu sorunun çözümü ile ilgili olarak, tüketiciler tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığı il müdürlüklerine ve

tüketici sorunları hakem heyetlerine veya Bakanlıktaki ilgili genel müdürlüğe başvurması gerekmektedir.

Kanundaki bir başka kural süreli yayınlar için konulmuştur. Özellikle bilgi verme hizmetlerinde üyelik ve
abonelik şeklinde benzer uygulamalar olduğundan bu kuralında hatırlatılmasında fayda görüyoruz. Kanun’un 11. maddesine
göre; süreli yayınlara abone olan tüketiciler, abonelik sözleşmesinde yer alan fiyat ve niteliğe ilişkin koşullara aykırı
davranılması hallerinde, abone işlemlerini yapan sorumlu kişiye ya da yayın kurumuna isteklerini yazılı olarak bildirmek
kaydıyla aboneliklerine tek taraflı son verebilirler. Yayıncı, abone ücretinin geri kalan kısmını hiçbir kesinti yapmaksızın 15
gün içinde iade etmekle yükümlüdür. Tüketicinin aboneliğe son verme isteği; yazılı bildirimin satıcıya ulaştığı tarihten
itibaren günlük yayınlarda 15 gün, haftalık yayınlarda 1 ay, aylık yayınlarda 3 ay sonra yürürlüğe girer. Daha uzun süreli
yayınlarda ise, bildirimden sonraki ilk yayını müteakiben yürürlüğe konulur. Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve
her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında
ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt edildiği kampanyalarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya
görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir
mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz. Her halükarda bu mal veya hizmetin piyasa değeri, tüketicinin ilgili
kampanya süresince süreli yayını satın almak için ödediği toplam bedelin % 50'sini aşamaz ve bu şekildeki kampanyaların
süresi 60 günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması,
bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel değildir. Kampanya süresince, süreli yayının satış fiyatı, ikinci ürün
olarak verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Kampanya konusu mal
veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı
parçaları da ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez. Kanunun uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt
edilen her bir mal veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir kampanya olarak kabul edilir.


Kanun’un 15. maddesi internet üzerinden de satışı yapılan özellikle dayanıklı tüketim mallarında uygulanabilecek satış
sonrası servis hizmetlerini düzenlemiştir. Kanun’a göre; ithalatçı veya imalatçılar sattıkları sanayi malları için o malın
Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, bakım, onarım ve servis hizmetlerini yürütecek istasyonları
kurmak ve yeterli teknisyen kadrosu ile yedek parça stoku bulundurmak zorundadırlar. Bakanlık, hangi mallar için
servis istasyonları kurulmasının zorunlu olduğu ile servis istasyonlarının kuruluş ve işleyişine dair usul ve esasları Türk
Standartları Enstitüsü ile müştereken tespit ve ilanla görevlidir.


Tüketiciler açısından önemli bir konuda her olayda dava açıp, mahkemelere gitmek zor olduğundan, bu iş
ek masraf ve bilgi istediğinden sorunların çözümünde mahkeme öncesi kurulların oluşturulması ve öncelikle buralarda
çözüm aranmasıdır. İşte bu yönde çalışan önemli bir kuruluş Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’dir. Kanun’un 22.
maddesine göre; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,


il ve ilçe merkezlerinde, tüketiciler ile satıcılar arasında çıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla belediyelerle
koordineli olarak, en az bir "tüketici sorunları hakem heyeti" oluşturmakla


görevlidir. Tüketici sorunları hakem heyetlerinin vereceği kararlar, tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir.
Uyuşmazlık konusu mal veya hizmet bedelinin 17.200.000 TL.'yi aşmadığı hallerde, bu heyetlerce verilmiş bir karar
olmaksızın tüketici mahkemelerine başvurulamaz. Bu parasal sınır, her yıl yeniden belirlenir.


Tüketicilerin korunması açısından Bakanlık ve Tüketici örgütlerinin satışa sunulan bir seri malın ayıplı olması
durumunda ayıplı seri malın üretiminin ve satışının durdurulması ve satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması
için dava açabilecekleri Kanun’un 24. maddesinde düzenlenmiştir. Mahkeme, dava sonucunda ayıplı malların
toplatılması kararını vermiş ise; ayıplı malın ve ayıbın niteliğine göre bu malların, satıcıya iade edilip edilmemesine de
karar verir. Ancak, malların toplatılması için yapılan her türlü masraf, aleyhine karar verilen kişi tarafından ödenmedikçe
mallar kendisine iade edilmez. Dava konusu malları satış amacıyla elde etmiş olan üçüncü kişilerin açacakları rücu
davaları da asıl davaya bakan mahkemede görülür. Ayıplı malları satın alan tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi
zararlar nedeniyle tek tek dava açma hakları saklıdır.


Bakanlık yukarıdaki kurallara uyulmaması üzerine milyarlara varan para cezaları verebileceği gibi ayrıca
malın satışına ve tanıtımına ilişkin ticari reklam veya ilanın durdurulması ve/veya aşağıda aktaracağımız reklamla ilgili
kurallara aykırılık halinde reklamın düzeltilmesini ilgililerden ister. Bu isteğe rağmen TKHK’nun 16 . maddesine
aykırılığın devamı halinde, Bakanlık ticari reklam veya ilanın durdurulması ve/veya aynı yöntemle düzeltilmesi talebi ile
tüketici mahkemesine başvurabilir. Ayrıca Kanun’un18. maddesi uyarınca mecburi standardına aykırı olarak imal edilen
malın, tüketicinin, can ve mal güvenliği ve sağlığı ile doğrudan ilgisinin bulunması ve standardına intibak ettirilmesinin
imkansız olması hallerinde, tüketici mahkemesi, doğrudan veya Bakanlığın başvurusu üzerine üretim ve satışın
engellenmesi için işyerinin kapatılmasına ve malın müsaderesine ve gerektiğinde tüketim ve kullanım amacıyla elinde
bulunduranlardan toplatılmasına karar verebilir. Bu fıkranın uygulandığı hallerde, verilip kesinleşen işyeri kapatma karar
özetleri, büyük harflerle yazılmak suretiyle ve kapatma süresi kadar kalmak üzere kapatılan işyerinin göze çarpan bir
yerine yapıştırılır. Ayrıca karar özeti mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir ve masrafı daha sonra faillerden
alınmak üzere Ankara, İstanbul, İzmir'de yayınlanan ve tirajı yüz binin üzerinde bulunan bir veya iki gazetede ve ayrıca
varsa suç yerinde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilir.


Tüketicilerin karşılaştığı en önemli problemlerden biri de, ürünü iade etmek istediklerinde satıcının nerede

olduğunun tespit edilememesidir. Fiziki mallarda bu sorunla daha az karşılaşılmaktadır. Zira sipariş edilen mal, nakil

vasıtaları ile fiş, fatura, irsaliye teslim makbuzu gibi belgelerle alıcıya ulaştığından, bu belgelerden hareketle satıcının

kimliği ve ikametgahı konusunda birtakım verilere ulaşmak mümkündür. Bu durumda hem hakem kararının hem de

buna dayanılarak Türk mahkemelerinden elde edilecek bir kararın tebliğ edilerek icra edilmesi kolay olacaktır. Ancak,

digital mallarda ürün tüketiciye internet üzerinden ulaştığından satıcıyı tespit etmek zorlaşmaktadır.Bu nedenle elektronik

ticarette gerek tüketicinin, gerekse satıcının kimliğini belgeleyecek şifreli bir sistem ve sayısal imza konusunun da çok

iyi oluşturulması ve bu konulan izleyen ve yönlendiren bir otoritenin kurulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, geleneksel ürün sorumluluğu sisteminde dağıtım zinciri içinde bulunan herkes ürünün ayıbından
dolayı müteselsil sorumlu iken, sayısal mal alım-satımında bu zincirin dolayısıyla sorumluların tespitinde zorluklar
olacaktır.


Eksik ve ayıplı malın iadesi ve zararların tazmininde geleneksel ürün sorumluluğu sistemi yeterli olamayacaktır.
Özellikle sayısal mallarda neyin mal olduğunun tespitinde bile ciddi sıkıntılarla karşılaşılacaktır.


Bazı ülkelerde özellikle kredi kartıyla yapılan ödemelerde tüketicinin ayıplı mala karşı korunması bakımından bir geri

ödeme (chargeback) sistemi benimsenmekte ve bu konu OECD bünyesinde de ele alınarak geri ödemenin temel

prensipleri belirlenmeye çalışılmaktadır. Bu sistemin özelliği, ödeme kartı veren kuruluşların belirli koşulların varlığı

halinde ayıplı maldan dolayı tüketicinin ödediği parayı geri ödemeyi kabul etmesi şeklinde özetlenebilir.[8]

Tüketicilerin elektronik ticaret yapabilmeleri için öncelikle kişisel bilgilerin ve mahremiyetin korunması ve sistemin

güvenli olması gerekmektedir Kişisel bilgilere rahatlıkla ulaşılması ve gizli kalması gerekenlerin açığa çıkması,

hem tüketicilerin ciddi zarara uğramasına neden olur, hem de sisteme güvensizliğin doğmasına, böylelikle de

ulaşılması hedeflenen bilgi ve iletişim için toplumuna ulaşmayı engeller. Bu nedenle teknolojik olarak tüketici

mahremiyetini sağlayıcı araştırmaların yapılarak, hızla bu konudaki gelişmelerin takip edilmesi gerekmektedir.

Tüketici mahremiyeti ile ilgili olan kişisel verilerin korunması konusundaki genel düzenlemelerle bu konu da çözülebilir.





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[2] Armağan Yücedağ, İnet Tr 99 Tüketici Hakları ve İnternet Tebliği

[3] Armağan Yücedağ, İnet Tr 99 Tüketici Hakları ve İnternet Tebliği

[4] Armağan Yücedağ, İnet Tr 99 Tüketici Hakları ve İnternet Tebliği

[5] Aydın Zevkliler, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, İzmir, 1996, s.57

[6] a.g.e. s.59-60

[7] Armağan Yücedağ, İnet Tr 99 Tüketici Hakları ve İnternet Tebliği

[8] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder