15 Şubat 2009 Pazar

V.ELEKTRONİK TİCARET

V.ELEKTRONİK TİCARET



Günümüzde internetin geleceği açısından en çok ilgi çeken kullanım alanlarından biri elektronik ticarettir. Şu anda ülkemiz için birkaç milyon doları bulan e-ticaret hacmi gün geçtikçe gelişmekte ve kısa zamanda milyar doları bulacağı beklenmektedir. Tabii ki yasal düzenlemelerin bu işi engeller yönde yapılmaması şartıyla. Özellikle uluslar arası ticarette gelişmiş ülkeler bu yolla yapılan ticaretin gelişmesi için yasal düzenleme yapmaktan kaçınmaktadırlar. Bu ülkeler vergi ve gümrük yasalarıyla var olan engelleri dahi birkaç yıllık muafiyetlerle kaldırarak gelişmeyi desteklemektedirler. Ülkemiz için de umarım gölge edilmez.

Bu alanda halen var olan düzenlemeleri inceleyerek bunların e-ticarete uygulanması üzerinde durmadan önce e-ticaret hakkındaki bazı temel kavramların kapsam ve tanımları üzerinde durmak gerekiyor.

Bu anlamda önce e-ticaret kısaltmasının tam hali olan Elektronik Ticareti irdeleyelim. Bu kavram, bireyler ve kurumların; açık ağ ortamında ( Internet) ya da sınırlı sayıda kullanıcı tarafından ulaşılabilen kapalı ağ ortamlarında (Intranet) yazı, ses ve görüntü şeklindeki sayısal bilgilerin işlenmesi, iletilmesi ve saklanması temeline dayanan ve bir değer yaratmayı amaçlayan ticari işlemlerinin tümünü ifade etmektedir. Bu çerçevede, ticari sonuçlar doğuran ya da ticari faaliyetleri destekleyecek eğitim, kamuoyunu bilgilendirme, tanıtım-reklam vb. amaçlar için elektronik ortamlarda yapılan işlemler de elektronik ticaret kapsamında değerlendirilmektedir. Elektronik ticaret; ideal tanımı çerçevesinde tam olarak otomatikleşmiş işlemleri ifade etmekte ise de, çeşitli boyut ve niteliklerde birey ve makine desteği ile gerçekleştirilen yarı otomatik işlemlerin de elektronik ticaret kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.

Her ne kadar elektronik ticaret söz konusu olduğunda ilk akla gelen ürünler halen posta ve paket posta servisleri gibi geleneksel yöntemlerle el değiştiren üç boyutlu, fiziki ürünler olsa da, elektronik olarak pazara sunulanların büyük bir çoğunluğu bilgisayar programları, eğlence materyali, danışmanlık gibi gayrifiziki sunumlar olmaktadır.[1]

E-ticaretin kapsamını biraz daha açarsak şunları da söylemek gerekir.

E-ticaret kapsamındaki en yoğun ilişki mal satımıdır. Burada Borçlar Kanunu'nun satış sözleşmesini düzenleyen 182 ve devamındaki maddeleri ile uygulama alanı bulabilecektir. Sözleşme İnternet araçları kullanılarak bir e-contract tarzında yapılsa bile, satıcının borcunu ifası, klâsik usuller uyarınca, malın fizikî teslimi şeklinde olacaktır. Alıcının borcunun ifası ise, çoğunlukla kredi kartı veya banka havalesi yolu ile yapıldığından, tam bir fizikî ifadan söz edilemeyebilir.

Teknik anlamda ne tür bir mal olduğu tartışılsa da internet uygulaması açısından gelişmeyi doğuran Digital Ürün Satışıdır. Burada her iki taraf da edimlerini İnternet üzerinden ve elektronik ortamda ifa etmektedirler. Satıcı borcunu, üzerinde anlaşma sağlanmış bulunan malın, alıcı tarafından "download" edilmesi ile yerine getirmiş olmaktadır . Alıcı ise mal bedelini kredi kartı, banka havalesi gibi elektronik ortam araçlarını kullanarak ödemektedir.

İnternet ticaretindeki diğerleri ise bilgi ve hizmet satışlarıdır. Bunlara parasal hizmetler, havale - virman gibi bankacılık işlemleri, uçak bileti temini, otel rezervasyonu yapılması gibi ve karşı tarafın taahhüdünü yine bir fizikî işlem ile ifa edebileceği faaliyetler örnek olarak gösterilebilir. Bilgi Temininde ise eylem sadece istenen ve doğru bir bilginin iletilmesinden ibarettir, karşı tarafa herhangi bir taahhüt üstlenilmemekte, dolayısı ile de karşı taraftan herhangi bir davranış beklenilmemektedir. Hava raporu verilmesinden, uçak tarifelerinin, banka faizlerinin, döviz kurlarının, müze adreslerinin yayınlanmasına kadar çok geniş bir alanı kapsayan faaliyet söz konusu olabilir. [2]

Elektronik ticarette en çok tartışılan konuların başında gelen Elektronik İmza ise; bir veri mesajında bulunan veya ona eklenen. ya da mesaj ile mantıksal bir bağlantısı kurulabilen, bireyin kimliğini tanıtan ve bireyin veri mesajının içeriğini onayladığını gösteren elektronik formattaki imzadır.

Elektronik ticaretin gelişebilmesi ve kullanıcılar tarafından benimsenebilmesinin ilk şartı; açık ağ sistemine duyulan güvenin sağlanmasıdır. Bu açıdan; taraflar arasında iletilen bilginin gizliliği, bütünlüğü ve tarafların kimliklerinin doğruluğu, kurulacak olan teknik ve yasal altyapı ile garanti edilebilmelidir. Söz konusu şartlar elektronik imza ile sağlanabilmektedir. Bu nedenle, elektronik ticaretle ilgili çalışmalarda ileri bir çok ülkenin yasal düzenlemelerde önceliği elektronik imza mevzuatı çalışmalarına vermeleri bir rastlantı değildir. Elektronik imza yasaları halen Almanya, Singapur gibi ülkeler ile ABD'nin birçok eyaletinde uygulanmaktadır.

Elektronik imza, günümüz teknolojisinde çeşitli şekillerde olabilmektedir. Halen kullanılan imza dosyaları, biyometri tekniği (kullanıcının parmak ya da el izi, göz retinası vb. kişiye has özellikler) ile oluşturulan imzalar ve sayısal imzalar en çok bilinen ve tartışılan elektronik imza çeşitleridir.[3]

Elektronik imzanın sık kullanılan bir türü olan sayısal imza ise, ikili anahtar sistemini kullanmaktadır. Anahtarlar, alfa- nümerik karakterlerin oluşturduğu bir koddur. Açık anahtara, kullanıcı dışındaki kişiler de erişebilmekle birlikte, gizli anahtar sadece kullanıcının kendisi tarafından bilinir ve kullanılır. Elektronik ya da Sayısal İmza, açık ve gizli anahtar setinin birbirine uyması ile oluşur. Elektronik ortamda bilgi ileten kullanıcının kimliğinin doğruluğunu garanti eden, aynı zamanda açık anahtar veri tabanına sahip kuruluşlar ise onay makamı kavramı altında anılmaktadır.

Sayısal imzalar göndericinin kimliğinin açık ve net bir biçimde teyidini, elektronik dokümanın orijinalliğini ve güvenilirliğini mümkün kılar. Gönderici için ve mesajın gönderildiği taraf için tek olan sayısal imzalar doğrulanabilir ve inkar edilemez. Sayısal imzada amaç; elle imza atma işlemini elektronik ortamda yapabilmek için zemin yaratmaktır. Sayısal imzanın işlevi; elektronik ortamda aslından ayrılamayan sahte imzayı ve orijinal dokümanların değiştirilmesini önlemektir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 1996’da New York' da yapılan toplantısında Elektronik Ticarete İlişkin Model Kanun ve konuya ilişkin Yasal Rehber'in kabul edilmesinden sonra, "sayısal imza ve onay makamları " ile ilgili olarak diğer ülkelerin mevcut düzenlemelerinden de yararlanılmak suretiyle taslak bir metin hazırlanmıştır. Bu taslağın, Ülkemiz hukuk mühendislerince yasal düzenlemelerin hazırlanmasında değerlendirilmesi gerekir.

Bu açıklamaların ardından hemen Türk Hukuku’nda imza kavramını irdeleyelim.

Türk hukukunda, imzaya ilişkin hükümler Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu Kanun’un 13 üncü maddesinde; "yazılı olması icap eden akitlerde, borç üstlenenlerin imzaları bulunmak lazımdır. Aksi kanunda yazılı olmadıkça imzalı bir mektup veya aslı borcu üzerine alanlar tarafından imza edilmiş olan telgrafname yazılı şekil yerine geçer." hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanun'un "İmza" başlıklı 14 üncü maddesinde; "imza üzerine borç alan kimsenin el yazısı olmak lazımdır. Bir alet vasıtasıyla vazolunan imza, ancak örf ve adetçe kabul olunan hallerde ve hususiyle çok miktarda tedavüle çıkarılan kıymetli evrakın imzası lazım geldiği takdirde kafi addolunur. Körlerin imzaları usulen tasdik olunmadıkça yahut imza ettikleri zaman muamelenin metnine vakıf oldukları sabit olmadıkça onları ilzam etmez" hükmü bulunmaktadır.

Ayrıca, aynı Kanun'un “İmza Makamına Kaim Olacak İşaretler” başlıklı 15 inci maddesinde de; "imza vaz'ına muktedir olmayan her şahıs, imza yerine usulen tasdik olunmuş ve el ile yapılmış bir alamet vazetmeye, yahut resmi bir şahadetname kullanmaya mezundur. Kambiyo poliçesine müteallik hükümler mahfuzdur" denilmektedir.[4]

Bu hükümler doğrultusunda internet uygulamasına baktığımızda; yazılı olarak bilgisayar üzerinde sözleşme yapıldı iddiasının hukuken kabul edilemeyeceğini ilk anda söyleyebiliriz. Borçlar Kanunu'na göre imzanın, borçlunun el yazısı ile olması zorunludur. Bir alet ile imza atmak ise ancak örf ve adete göre uygunsa ve çok miktarda çıkarılan kıymetli evrakta söz konusu olabilir. İnternette henüz örf ve adetçe kabul edilirlik seviyesi olmadığından “bilgisayarda imza atıldı” şeklinde bir uygulama interneti kapsayamaz. Bu durumda, bir elektronik kayıt (belge) altında yer alan elektronik imza veya bir başka kabul iradesi, mevcut mevzuatımıza göre imza ve ilgili anlaşma yazılı sözleşme olarak kabul edilmeyecektir. Dolayısıyla, elektronik ortamda bulunan ve elektronik imza ile imzalanmış belgelerin ispat hukuku anlamında imzalanmış bir belge gibi hukuki bir geçerliliği bulunmayacaktır.

Elektronik imzalarla ilgili yeni yasal düzenlemenin yapılması durumunda, elektronik ortamda düzenlenmiş belgelere yasal geçerlilik sağlanması mümkün olabilecektir. Dolayısıyla yazılı olması gereken sözleşmelerde olmazsa olmaz unsur olan "imza" ile ilgili yasal gereklilikler "elektronik dokümanlar” ve "elektronik imza" yoluyla da yerine getirilecektir. Buna göre, elektronik ortamlarda bilgi alışverişi üzerine kurulmuş bulunan elektronik ticaret sisteminin ülkemizde gelişmesi ve yasal bir zemin üzerinde uygulanabilmesi için, öncelikle elektronik imzaya hukuki bir geçerlilik kazandıracak yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Sayısal imzalarda, şifreleme anahtarıyla ilgi sertifikaların hazırlanması görevini “onay makamı” adı verilen, genellikle devlet tarafından yetkilendirilmiş kişi ya da kurumlar gerçekleştirmektedir. Elektronik imza ve onay makamı sistemi hukuken geçerli olduğunda, bu şekilde imzalanan ticari değeri olan ya da olmayan elektronik belgeler imza anlamında ispat hukuku açısından hukuki yükümlülük doğurabilecek, sisteme duyulan güven artacak ve kullanıcının sistemden beklentileri karşılanabilecektir. [5]

Fakat imza yoksa ve yazılı sözleşme oluşmasa bile taraflar arasında başka tür bir sözleşmenin kurulabilmesi de mümkündür. Şimdi bu konuyu inceleyelim.



A.İNTERNET ORTAMINDA SÖZLEŞMENİN KURULMASI
Türk Hukukunda sözleşmenin nasıl kurulacağı hususu Borçlar Kanunun ilk maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir sözleşmenin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamasında bulunması gerekir. Gerek Borçlar Kanunu'nun anılan maddesinden, gerekse sözleşme tanımından bir sözleşmenin kurulabilmesi için; “sözleşme taraflarının bulunması”, “irade beyanlarının birbirine uygunluğu” ve “irade beyanlarının karşılıklı olması” gerektiği ortaya çıkmaktadır.[6] O halde eğer karşılıklı bir görüşme ve yazışmada bu unsurlar varsa en azından sözlü sözleşmenin bulunduğu ileri sürülebilir. Bu ilk açıklamadan sonra şimdi de sözleşme oluşma aşamalarını inceleyelim.

Sözleşme yapan taraflardan birisinin öncelikle karşı tarafa bir sözleşme yapma teklifinde bulunması zorunludur. İlk olarak açıklanan bu iradeye “icap” adı verilir. İcabı takiben, diğer tarafın buna cevap vermesi ve kendisinin sözleşmeyi yapma yönündeki iradesini belirtmesi zorunludur. İcabı takip eden bu irade beyanına ise “kabul” adı verilir.

Sözleşmenin hangi andan itibaren taraflara yüklenim getirmeye başlaması bakımından; bir arada bulunan kişiler arasında yapılan sözleşmeler, yani hazırlar arasındaki sözleşmeler ile, bir arada bulunmayan kişiler arasındaki sözleşmeler, yani hazır olmayanlar arasındaki sözleşmeler birbirinden farklı hükümlere tabi kılınmıştır.

Hazırlar arasında yapılan sözleşmelerde, icabın hemen kabul edilmesi gerekir ve kabul beyanı ile birlikte sözleşme aynı anda hükümlerini doğurmaya başlar ve kurulmuş olur. Aksi halde sözleşme kurulmuş olmaz. Hazır olmayanlar arasında yapılan sözleşmelerde ise, icap yapan taraf, makul bir süre boyunca yaptığı icap ile bağlı olacak ve karşı tarafın kabul haberini bekleyecektir. Kabul haberi gönderildiği anda sözleşme hükümlerini doğurmaya başlar ve kabul haberi icapçıya ulaştığı anda da kurulmuş olur. [7]

Ancak, kabul beyanının icapçıya ulaşması ile gönderilme anı arasında pek uzun bir zaman geçmediğinden, kural olarak elektronik ortamda yapılan bir sözleşmenin kurulması anı ile hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başladığı tarih aynı tarihtir. Ancak icapçının, muhatabın kabul beyanını gönderdiği zamanda çeşitli sebeplerle (izin, hastalık ve benzeri) kabul beyanını aynı gün öğrenememesi mümkündür. Bu takdirde, kabul beyanının icapçı tarafından öğrenilmesi ile akit kurulacak, muhatap tarafından kabul beyanın gönderildiği tarihte ise ticari sözleşme hükümlerini doğurmaya başlayacaktır.[8]

Internet aracılığıyla bir sözleşme yapılmak istendiğinde de esas olarak belirttiğimiz bu hüküm uygulanacaktır.

Dolayısıyla internet aracılığıyla girişilen sözleşmenin kurulup kurulmadığını ve kurulduysa zamanını belirlemek için, öncelikle bu sözleşmenin hazırlar arasında mı, yoksa hazır olmayanlar arasında mı akdedildiğinin belirlenmesi gerekir. Bu husus, internet ortamında sözleşme yaparken karşımıza çıkabilecek birkaç farklı senaryo üzerinde ayrı ayrı düşünülmelidir.[9]

1- İki Bilgisayar Aracılığıyla Kurulan Basit İlişki : Bu durum karşımıza genellikle arada bir servis sunucu (server) olmaksızın sözleşme yapmak isteyen tarafların, kendi bilgisayarları başında, e-mail veya chat yapma yoluyla, aynı anda haberleşmesi halinde çıkar. İki bilgisayar aracılığıyla kurulan bu basit ilişkiyi, telefon aracılığıyla yapılan sözleşmelere benzetmek mümkündür. Hukukumuzda telefon aracılığıyla yapılan sözleşmeler, kurul olarak hazırlar arasında yapılmış kabul edilmektedir. Dolayısıyla icapçı, hemen bir kabul cevabı bekleyecek ve kabul haberi icapçının bilgisayarına ulaştığı anda da sözleşme kurulmuş olacaktır.

2- Ortak Bir veya Birden Fazla Servis Sunucu Aracılığıyla Kurulan İlişki : Sözleşme yapmak isteyen tarafların her ikisinde de kullanıldığı bir servis sunucu olması halinde bu ilişki karşımıza çıkar. Sözleşmeye ilişkin tüm bilgiler bu servis sunucu veya sunucular aracılığıyla sözleşme ile hiç ilgisi olmayan üçüncü kişiler girmiş olur. Servis sunucu ile bağlantı kurulmadığı sürece, sözleşmeye katılan tarafların birbirine bilgi göndermesi, irade beyanlarını açıklaması ve kendilerine gönderileni öğrenmesi mümkün değildi. Bu nedenle, belirttiğimiz senaryo bakımından hazır olmayanlar arasında akdedilen bir sözleşmenin varlığının kabul edilmesi gerekir. Dolayısıyla hazır olmayanlar arasındaki sözleşmeler bakımından yaptığımız açıklamalar, bu senaryo için de geçerli olur. Ancak böyle bir sözleşmede, tarafların ve servis sunucuların farklı farklı ülkelerde olması halinde, önemli sorunlar ortaya çıkabileceği, özellikle sözleşmenin Devletler Özel Hukuku ilkeleri de dikkate alınarak kurulduğu yerin belirlenmesinin zor olacağı bir gerçektir.

3- Satıcının Kendisine Ait Web Sitesinin Bulunması : Taraflardan birinin, ki bu taraf genellikle satıcı ya da hizmet sunan konumundaki taraftır, kendisine ait Web sitesinin bulunması durumunda bu ilişki karşımıza gelir. Satıcı veya hizmet sunana kendisine, sattığı mal ya da hizmete ve sözleşme yapma koşullarına ilişkin bilgileri Web sayfasında, sözleşme yapmak isteyebilecek diğer tarafa (kural olarak kamuya aleni bir şekilde) sunar.

Yukarıdaki senaryolarda taraflarca birbirlerine sunulan bu bilgiler, daha önce belirttiğimiz sözleşmenin üç esaslı unsurlarını içerir ve satıcı ya da hizmet sunan tarafından bağlanma niyeti ile sunulursa bu ilişki “icap” ve “kabul” olarak değerlendirilecek , böylece sözleşme kurulmuş olacaktır.
Aksi takdirde, yani satıcı yada hizmet sunanın bağlanma ve sözleşme kurma iradesini tam olarak ortaya koymaması durumunda, verilen bilgiler icaba davet olarak değerlendirilecek ; bu bilgileri görüp de sözleşme yapmak isteyecek kişiden icap beklenecektir. Gelecek icaba göre satıcı ya da hizmet sunan, icapçıya kabul beyanını gönderip, bu beyan ona ulaştığı anda sözleşme kurulacaktır. Bilhassa satıcının beyan ettiği akit şartları, örneğin stokların müsait olması, işlemin ancak belirlenen coğrafî alan içinde yapılabileceği veya sözleşmenin sadece belli şartlara uyan kişiler ile kurulacağı gibi kayıtlar önem taşıyacaktır. Yukarıdaki unsurlar göz önünde bulundurularak, genellikle kabul edilen görüş, satıcı durumunda olanın icaba davette bulunduğu ve alıcı durumuna girecek olan tarafın bu davet üzerine bulunacağı icabın satıcı tarafından kabulü üzerine sözleşmenin kurulduğu yolundadır.[10]

Burada Borçlar Kanunu’ndaki ilan yoluyla icapta bulunma hükümlerini de değerlendirmekte fayda var. Kanun 8. maddesinde ilan yoluyla bir bedel vaadeden, bedeli vermeye mecburdur. Eğer ilan edilen iş meydana gelmemişse ilan veren vaad ettiği bedeli geçmemek üzere karşı tarafın harcamalarını karşılayarak vaadden dönebilir.Fakat ilan veren vaad edilen işin gerçekleşmeyeceğini ispat ederse bu harcamaları da ödemesine gerek kalmaz. Yargıtay özellikle dergi ve gazetelerin yaptığı yarışmalarda vaad edilen şeylerin verilmemesi üzerine Medeni Kanun’un 2. maddesindeki iyiniyet ve duyulan güven kavramlarını esas alarak hediyelerin aynen teslimi veya bedelinin ödenmesine karar vermektedir.[11] Bu tip olaylarda kimi zaman çekiliş koyulmaktadır. Bu halde de İlgililer çekiliş bedelleri kadar Milli Piyango İdaresine teminat verdiklerinden öncelikle buradan tazminatın tahsili mümkündür. Bu uygulama internetteki ilişkilerde ve yarışmalarda da emsal olarak kullanılabilir.

Sonuç olarak sözleşmelerin hâzırlar arasında mı yoksa gaipler arasında mı yapıldığının tayini hakkında Borçlar Kanunu’nun 4/II., 5. ve 10. maddelerini dikkate almak gerekecektir. Söz konusu hükümlerden çıkan sonuç, hazır olmayanlar arasındaki akitten söz edilmesi için arada zaman ve mesafe unsurları bulunması lüzumudur. Karşılıklı müzakere imkânı olan hallerde ise Borçlar Kanunu 4/II. maddesine göre, hâzırlar arasındaki akitten söz edilebilmektedir. Bu hükümler karşısında, asgarî olarak, tarafların birbirleriyle doğrudan ve aynı anda ilşki kurmadığı, icap ve kabullerin serverlarda beklediği halleri ve web sayfalarından yapılan sözleşmeleri, hazır olmayanlar arasında yapılmış sözleşme; buna karşılık e-mail ve chat ile karşılıklı iletişim kurarak yapılan sözleşmeleri, hazırlar arasında yapılmış sözleşme olarak kabul etmek imkanı vardır.

E-contract modelinin bir özelliği de, kanaatımıza göre, bir tür katılmacı akit niteliğinde kabul edilebilir olmasıdır. Taraflar iradelerini tamamen elektronik ortamda beyan etmektedirler ve -deyim yerinde ise- pazarlık şansı yoktur . Esasen tüm şartlar satıcı tarafından ortaya konulmakta ve alıcının bu şartlara aynen uyması beklenmektedir . Alıcının bu şartlara uymama olanağı zaten yoktur, çünkü elektronik ortamda beliren mesajda çizilmiş olan sınırın dışına çıkılması veya belirtilmiş olan aşamaların aynen izlenmemesi, işlemin akamete uğramasına neden olmaktadır. Daha tam ve doğru bir ifade ile, tüm işlem aşaması bu surette yürümek üzere planlanmış olup, sistem alıcı tarafın bir adıma uymaması halinde tüm prosesi durduracak şekilde programlanmıştır.[12]

Bu durumda genel işlem şartları gündeme gelmektedir. Genel işlem şartları teorisine göre bu şartlar üzerinde alıcı ve satıcının iradeleri bir müzakere süreci sonunda uyum sağlamadığından bir uyuşmazlık çıkması halinde bu maddelerden alıcının aleyhine olanlar mahkemelerce iptal edilebilir diye düşünmekteyim.[13]

Burada bir başka önemli konu da, bilgisayar ve serverlardan kaynaklanan bir hata ile alım satım veya siparişte icap kabulün yanlış yapılması halidir. Buna benzer olarak temyiz kudreti olmayan kişi ve yaşı küçüklerin sözleşme kurmak yönündeki fiilleri sonucu malı almak zorunda olup olmamamızdır. Bir başka örnek de satıcının hilesi ile sözleşme yaptığımızda malı almak zorunda olup olmadığımızdır.

Medeni Kanun’un 8. maddesinden başlayarak düzenlenen kişilik ile ilgili düzenlemelere göre, onsekiz yaşını doldurmamış olanlarla, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk veya bunlara benzer sebeplerle makul şekilde hareket edemeyen kişiler temyiz kudretine sahip olmadıklarından yaptıkları sözleşme ve tasarruflarda bağlayıcı olmaz.

Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinden başlayan bu konuda kurallar görüyoruz. Karşılıklı menfaatler arasında uygunsuzluk olan gabin halinde zarara uğrayan bir yıl içinde kurulmuş olan sözleşmeyi feshedebilir.

Kanun’un 23 ve 24. maddelerinde, yanlış malı alan veya önemli miktarda yanlış fiyat veren kişiler hata hükümleri gereğince esaslı hata yaptıklarından o sözleşme ile bağlı olmazlar.

Kanun’un 28 ve devamındaki hükümlere göre de, satıcının hilesi veya satıcı yada üçüncü şahsın kokutması sonucu sözleşme yapanlar, bu sözleşme ile bağlı olmaz.

Tabii nasıl olsa bağlı değiliz diye malın üstüne yatılmaz. Bu durumda malı iade edip, iade almıyorsa durumu tespit eden bir dava açmanız yahut satıcı parayı istediğinde bu yöndeki itirazınızı yapmanız gerekiyor.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[2] Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline Workshop Metni, s.30-31

[3] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[4] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[5] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[6] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[7] Şebnem Akipek, Özel Hukuk ve İnternet,İnet Tr 99 Kasım 1999 Hukuk Konferansı Tebliği

[8] Dış Ticaret Müsteşarlığı, Elektronik Ticaret Koordinasyon Kurulu, Elektronik Ticaret Hukuk Çalışma Grubu Raporundan alınmıştır.

[9] Şebnem Akipek, Özel Hukuk ve İnternet,İnet Tr 99 Kasım 1999 Hukuk Konferansı Tebliği

[10] Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline Workshop Metni, s.30-31

[11] M.R.Karahasan, Sorumluluk Hukuku, Ankara, s.398 vd.

[12] Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline Workshop Metni, s.30-31

[13] Bakınız Kişisel İletişim bölümündeki genel işlem şartları hakkındaki açıklamalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder