22 Ekim 2011 Cumartesi

KUŞAKLARARASI ÇATIŞMA

KUŞAKLARARASI ÇATIŞMA




Erişkinler, gençleri eskiden beri sorumsuz, saygısız, büyüklerin öğüdüne kulak asmayan ve kendi doğrultusunda giden kişiler olarak tanımlamışlardır. “Günümüz gençleri öyle umursamaz ki ilerde ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı öğretmişlerdi. Şimdi gençler kurallara boş veriyorlar çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” Bu sözleri 8.yy’da yaşamış Hesiod adında bir düşünür söylemiştir.

Gençlerin eski kuşakla ilgili görüşleri de tarih boyunca değişmeden kalmıştır. “Yetişkinler, gençlerin gözünde, hep geri kafalı ve tutucu kişilerdir. Gençleri anlamaya yanaşmazlar. Daha da ileri giderek eski kuşakları çıkarcı ve iki yüzlü olarak suçlarlar.

Yaşlılar, kendi aralarında “Nerede bizim gençliğimiz, nerede şimdiki gençlik” diye dertleşirler. Oysa kendileri de gençliklerinde bir önceki kuşakla benzer çatışmalar yaşadıklarını unuturlar.

Ancak 20.yy’ın hızlı toplumsal değişmeleri kuşaklar arasındaki bu ayrılığı daha da belirgin hale getirmiştir. Yaygınlaşan eğitim ve kitle iletişim araçları yepyeni uyanış ve bilinçlenme getirdi. Hepsinin sonucu olarak, erişkin kuşakla gençlik arasında aslında varolan ayrılık gittikçe büyüdü ve yeni boyutlara ulaştı.

Eski kuşaklar yeniliklere uymakta güçlük çekince geleneklere ve eski yaşam anlayışlarına sımsıkı tutundular. Çocuklarını kendilerinin bir uzantısı olarak kabul ettiklerinden, kendilerine ters gelen davranışları başkaldırı olarak kabul ettiler. Oysa yeniliklere uymakta güçlük çekmeyen gençler kolaylıkla uyum sağladılar. Ancak bu gelişme döneminin gereği olarak, baş kaldırmaya ve bağımsız olmaya çabaladıkları için ise eskilerin tüm değerlerini hiçe saymaya başladılar. Haksızlığa katlanamayışları çabuk ve büyülü çözümler ardında koşmaları, eski kuşakla aralarını iyice açtı. Delikanlılık çağında genç sürekli arayış içindedir. “Ben Kimim? Neyim? Amacım Ne? Hangi yolu seçersem kimliğimi bulabilirim?” sorularını durmadan sorar. Deneme ve arama yolları açık olduğu sürece çalışır, didinir. Engeller çoksa ya baş kaldırır, ya da boyun eğer. Sorumluluk almaz, girişim yapmaz ama toplumun içinde silik bir üye olmakta istemez. Kendini aşırı uçlardaki akımlara kaptırabilir. Gününü gün etmeyi ve umursamazlığı yaşam felsefesi olarak kabul eder.



GENÇLERLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK

Gençlerle olan çatışmaların sürüp gitmesi, gençlerle yetişkinler arasındaki uçurumun varlığı, sorun yaratmakla beraber gençleri anlayıp onlarla dayanışma içinde yaşamak gerekmektedir.

Eski kuşaklarla yeni kuşakların birbirinden kopmaması için tek yol vardır; o da iletişim kurmak ve iletişimi sürdürmek. Bu iletişim koptuğu zaman, günümüzde olduğu gibi çalkantı ve kargaşa sürer gider. İletişimi başlatmak zor olsa bile bunun sorumluluğu yetişkinlere düşer. Bu olmadan gençleri, gençlerin atılganlığını ve başkaldırmasını yumuşatıp olumlu yöne çevirmek oldukça zor olur. Örneğin ; oğlunun davranışlarını beğenmeyen baba, oğluyla oturup konuşmak yerine anneyi aracı kılar. “Kendine çeki düzen versin, yoksa karışmam” diye haber salar. Oysa bu tutum gençlerle babayı yaklaştırmaz aksine uzaklaştırır.

Her şeyden önce gençlik çağının fırtınalı ve çetin bir dönem olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Gençliğin iniş ve çıkışları, bocalamaları karşısında soğuk kanlı olmak gerekir. Kendi kendisiyle de savaşan bir gence, en iyi yaklaşım anlayışlı ve tutarlı davranmaktır. Kendi gibi durmadan değişen, kararsız bir anne-baba gencin daha çok bocalamasına neden olur.

Genellikle delikanlıya daha geniş bir davranış özgürlüğü vermek gerekmektedir. Gencin bıktırarak anne- babayı usandırarak alacağı hakları ona daha önceden sağlamak yerinde olur, gereksiz sürtüşmeyi önler. Buna karşılık gençten gelen her isteği kabullenmek diye bir kural yoktur. Her isteğe boyun eğmek de iyi bir yol değildir. Gençler hem daha çok bağımsız kalmak ister hem de daha fazla kontrol edilmek ister. Tatlı sert bir yaklaşım çoğu kez gence karşı olan davranışta etkili olur. Gence büyüdüğünü ve daha bağımsız olduğunu belirtecek fırsatlar kaçırılmamalıdır. Yaşına uygun sorumluluk verilmeli, giyim kuşamını seçmesi ona bırakılmalıdır.

Tökezlemeleri ve yanılmaları karşısında alaycı tutum genci evden soğutur. Olumlu davranışları övülmeli ama göklere çıkarılmamalıdır. Başarısızlıklarında anlayışlı olunmalı ama oturup onunla birlikte sızlanılmamalıdır. Hemen suçlamaya da girişilmemelidir. Genellikle dinlemek de yeterli olmaktadır. Başarısızlıkta kendi payı olduğunu görecek ve gözünde büyüttüğünü anlayacaktır.

Büyükler “Benim Gençliğimde” diye başlayan sözlerden kaçınmalıdır. Çoğu kez dinlemezler ama sorunca ya da bir şey danıştıklarında, mutlaka bir açıklama yapılmalıdır. Çünkü çocuklar gibi gençler de en çok kendi sorularının cevabını merak ederler. Gençlerle sadece sorunları olduğu zaman görüşmek yetmez, sık sık anne-baba ve büyükleri ile dertleşme imkanı bulmalıdırlar.









REHBER ÖĞRETMEN

MURAT BAYHAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder