15 Şubat 2009 Pazar

X.İNTERNET YAYINCILIĞINDA HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK VE BAZI TEKNİK KONULAR

X.İNTERNET YAYINCILIĞINDA HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK VE BAZI TEKNİK KONULAR
Önce hukuk davaları yani internet yayıncılığı ile ilgili bir zarar veya zarara uğrama tehlikesi ve hukuka aykırı bir fiil ortada varsa kimler sorumlu ve davalı olabilir diye düşünelim. Radyo, televizyon ve basında sorumluluk düzenlendiği için onların işi kolaydır. Fakat internette özel durum olmadığından hukuk mantığını ve var olan diğer kuralları kullanarak sonuca varabiliriz.

İnternet yayıncılığından dolayı durdurma, maddi ve manevi tazminat davalarında sorumluluk öncelikle ilgili yayının yapıldığı sitenin sahibi veya içeriği sağlayan olacaktır. Buradan ayrıca ilgili hukuka aykırı beyanı ve sunumu yapan, bilgiyi veren asıl kişiye de ulaşılmışsa bu kişiler zarara neden olan zararla illiyet bağı kurulabilen kişilerdir. Bunların yanı sıra e-mailde mesajın atan ve içeriğini bilip yeniden yollayan ve chatta söz veya görüntünün yazarı zararın kaynağıdır.

Bunun dışında özel olarak belirli olmamakla beraber genel sorumluluk kurallarına ve Avrupa’da kabul görmüş görüşlere göre; servis sağlayıcı, server, hostun durumdan bilgisi olmuş ve zararı engelleyecek çaba göstermemişse ceza davalarında sanık olabilirler. Bu kişiler maddi tazminattan kusurları oranında, manevi tazminat, yasaklama ve önleme davalarında ise kusursuz olsalar bile zarardan sorumlu olurlar. [1] Fakat uygulama da bu kadar kolay çözümler yeterli olmayabilir. Yaşanan olaylara göre, adil olan kural uygulanacaktır.

Borçlar Kanunu'nun 55. maddesi gereğince açılan maddi ve manevi tazminat davalarında istihdam edenin sorumluluğuna da gidilir. Çalıştıran konumundaki site sahiplerinin ve yöneticilerinin, çalışan adamın seçiminden işin yürütülmesine kadar denetim ve özen gösterme yükümlülüğü var. Ancak çalıştıran; denetim ve özen göstermiş olsa bile, zararın gerçekleşmesine engel olamayacağını ispat ederek tazminattan kurtulabilecektir. Birden fazla sorumlu varsa BK 50. maddesinin kapsamına giren hallerde tam birlikte sorumluluk var. BK 51. maddesinin kapsamına giren hallerde ise eksik birlikte sorumluluk söz konusu olacak

Davalar ne kadar zaman içinde açılmalıdır? Zaman aşımı, haksız fiil hükümlerine dayanan davalar için; BK 60 ve 66. maddelerine göre, öğrenmeden itibaren bir yıl ve haberin, bilginin ve ifadenin yayınından itibaren en çok on yıldır. Haksız rekabet için açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında süre TTK 62. maddeye göre öğrenmeden itibaren bir yıl ve en çok üç yıldır.Ancak yayın suç teşkil edip de cezayı gerektiriyorsa ceza zamanaşımı süresi olan beş yılda dava açılmalı.

Dava nerede açılacaktır? HUMK’nun 21. maddesi gereğince yayın ile maddi ve manevi kişilik haklarına saldırı haksız fiil olduğundan, öncelikle haksız fiilin işlendiği, sonucun ve zararın gerçekleştiği yerde açılması gerekir. Ayrıca, saldırıya uğrayan mağdurunun oturduğu veya çalıştığı yerde çevresi bulunduğundan, zarar burada ortaya çıktığından, dava bu yerde de açılabilir görüşü yayılmaktadır. Yargıtay bu konuda çoğu zaman esnek davranmaktadır. Son olarak genel yetki kuralına göre muhatap bir kişi ise, davalının ikametgahı, yani ilgilinin veya site sahibinin adresinde dava açılabilir.

Tüketiciyi Koruma Kanununa göre çıkarılan Tebliğ’e göre, reklamlar hakkındaki kurallara aykırı davranma halinde internet yayıncısı site, mecra kuruluşu olan internet reklamcısı varsa aracılar Reklam Kurulu tarafından verilen para cezasından sorumludur. Reklamdan dolayı bir maddi zarar söz konusu ise sorumlu yukarıda açıkladığımız gibi kusuruyla zarara sebep olan veya arttıranlardır.

Türk Ceza Kanunu’nun 488. maddesi ve Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun 344. maddesine göre; yayın yoluyla işlenen hakaret ve sövme suçlarının cezalandırılması için şahsi dava açılamaz. Yani doğrudan bir dilekçe yazıp ilgili mahkemeye dava açılmaz. Sadece savcılıklara dilekçe ile müracaat edilerek, kamu davası açılması istenebilir. Yine bir dilekçe yazacaksınız, ama savcılığa vereceksiniz. Savcı yayın ile suç işlendiği kanaatinde ise davayı açar, aksi halde takipsizlik kararı ile başvuruyu reddeder. Suçtan zarar görenin bir topluluk olması ihtimali vardır. Şayet bu topluluk tüzel kişiliği haiz değilse, topluluğa dahil olan herkes, tek başına dava açabilir. Buna karşılık sözü geçen topluluğun tüzel kişiliği varsa, fail aleyhine tüzel kişilik adına yetkili organ dava açar.

Tüzel kişiliği haiz olan bu topluluk, Ceza Kanunu'nun 383. maddesinin ikinci fıkrasında özel olarak belirtilen kurullardan biri ise, dava hakkı kurul başkanları veya parti ya da dernek temsilcileri tarafından kullanılır.

Zamanaşımı süresi ise, TCK'nun 490. madde hükmüne göre belirlenmiştir. Yazılı basın ve basılmış eserler dışındaki diğer yayın türleri olan radyo ve televizyon veya internet için bu süreler geçerlidir. Burada da, şikayet altı ay içinde yapılmalıdır. Bu altı aylık müddetin başlangıcı suçun işlendiği gün olmayıp, yayından zarar gören kişinin fiilden ve failin kim olduğundan haberdar olduğu gündür. Ancak, şikayet her halde zaman aşımı süresi içerisinde yapılmalıdır ki, bu süre, incelediğimiz suçlarda, beş seneden ibarettir. Bu sebeple mağdur fiili ve faili suçun işlendiği tarihten itibaren beş sene geçtikten sonra öğrenmişse ilgili maddeye göre artık dava veya şikayet edemez.

Davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesindedir.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Sait Güran,Teoman Akünal, Köksal Bayraktar, Erdener Yurtcan, Abuzer Kendigelen, Önder Beller, Bülent Sözer, İnternet ve Hukuk, Superonline Workshop Metni, s. 35 vd

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder